Yeni bir Balkan buluşması vesilesiyle düştük yine yollara. Ilk 4 gün Kopaonik denen dağ resortunda kalıcağım, sonrasında Belgrad'ta 3 gün ve oradan da kürkçü dükkanına. İstanbul-Belgrad uçuşu 1 saat 40 dakika, THY her zamanki gibi klas. Ülkenin başkenti olan Belgrad'ın havaalanı küçük bir şey İzmir havalimanı gibi ama çok daha eski püskü. İner inmez ilk intiba, bütün pasaport memurları kadın, genç kadınlar ve de güzelceler..ülkede savaştan dolayı fazla erkek yok mudur nedir diye içimden geçiriyorum.
İnsanları genelde soğuk, sokakta tanımadığın biriyle denk gelince merhaba diyorsun ya da ne biliyim azıcık gülümsüyorsun tuhaf tuhaf bakıyor.
Sırbistan'da sigara yasağı henüz duyulmuş bir şey değil, her yerde fosur fosur sigara içiliyor, çok ta içiyor keratalar.
Sırbistan'da çayın yanında şeker vermiyorlar, ne veriyorlar ? Bal ! Bal üretimleri çok olsa gerek diye düşünüyorum. Çay dediğim de nane çayı. Sırpça "nana" deniyor, zaten benzeyen bir sürü kelime var : çeşme, meydan,kale,çay,şeker.
Yine adamlar konuşunca hiçbir ipucu yok, japonca ile aynı etki. Alfabe de kiril, kaybolunca nerede olduğunu anla anlayabilirsen. Sokak tabelalarını okumaya imkan yok. Bırak yanlış telaffuz etmeyi önce bir okuyabilsek iyi olacak.
Belgrad çok şık restoranlar ve cafelerle dolu. Fiyatları çok ucuz o yüzden yemek yemesi denemesi keyifli.
31 Mayıs 2010 Pazartesi
Sırbistan / Kopaonik - Belgrad (13-19 Mayıs)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Yazılarınıza genel anlamda göz attım ve oldukça bilgilendim. Paylaşımlarınız için teşekkür ederim. Saygılar
I was recommended this blog by my cousin. I am not sure whether this
post is written by him as nobody else know such detailed about my trouble.
You are amazing! Thanks!
Here is my weblog - dedicated Server
Yorum Gönder