4 Nisan 2017 Salı

KASK TAKMADAN BİSİKLETE BİNMEYİN

Ocak ayında bir bisiklet kazası geçirdim. Sabah 10.30 sıralarında Borsa binasından çıkmış Çankaya yönünde gidiyordum, 2 şeritli bir yol burası, en sağdaki şeridin de mumkun oldugunca sağında makul bir hızla gidiyordum ki, park halindeki bir araç aniden kapısını açtı, kendimi yine bisiklete biner pozisyonda ama göğe bakarken buldum, kollarımı hissetmiyordum ve de sanırım kafamı da yere çarpmıştım. Etrafımda insanlar iyi misin kalkabilecek misin falan derken, beni yola en yakın dükkana taşıdılar, su verdiler. Kafamı yokladım arkası yumurta gibi şişivermiş hemen, sonra 1-2 bina ilerideki bir tıp merkezine götürdüler, ancak orada beyin cerrahisi olan bir hastaneye götürülmem önerildi.. Bisikleti ve kilidinin anahtarını o dukkanda bırakmaktan baska bir care yoktu, nerede olduguma tekrar baktım, az ilerde sagdaki sokakta YUNIPEK var Selim Bey, bisikletimi ona bırakabilirsiniz dedim dukkan sahibine, aa Şelomo Bey'i çok iyi tanırız merak etmeyin gecmiş olsun deyip ugurladılar. Düşmeme sebep olan kapıyı açan adam ve yanındaki kadın beni arabaya koyup Gazi Hastanesi'ne götürdüler, yolda Devrim'i arayıp bisikletten dustugumu ve de beni Gazi Hastanesi'ne getirdiklerini soyledim. Ben geldigimde Devrim kapıda beni bekliyordu. Acile girdik, asker tıraşlı kadın doktora durumu anlattım, once bir röntgen filminin ardından da tomografi gerekecegini soyledi ama illaki butun bu islemlerden evvel el izi ve kimlik almaları gerekiyormus.. Ulen ölüyorum ne el izinden bahsediyorsunuz (diyorum içimden).. Bu arada meğersem hastanede tomografi cihazı yokmus sokagın başındaki özel bir tomografi merkezine beni arabayla taşıdılar, bu arada babam geldi. Orada da onumdeki 4-5 hastayı bekledim, içimden diyorum ki mazallah ölüyor olsam kimsenin umrunda degil.. Tomografi sonucu 1 saat sonra cıkarmıs, hastane acaip kalabalık ve de sartlar pek ic acıcı olmadıgından eve gitmeye karar verdik. Salondaki kanepeye uzandım, sırtımdaki kaburgalar batıyor ve de kuyruk sokumum kıçım acıyordu hafif de bir basdonmesi vardı.. Aksamustu Devrim tomografiden raporu alıp hastaneye beyin cerrahı ile konusmaya gitti. Cerrah rontgen ve tomografide merak edilecek bir durum olmadıgını ve dinlenmem gerektigini soylemis. Aksama dogru şiddetli bir baş dönmesi ve mide bulantısı başladı.. Nitekim öğleyin yediklerimi kustum. Kusunca da tedirgin olduk yine acile gittik, asker tıraşlı kadın doktor hala oradaydı. Pek ilgilenmedi, kusma illa düşmeyle ilgili olmayabilir dedi, PİSİKOLOJİK olabilir dedi gönderdi.. Aksamleyin yattım kesik kesik uyudum, gece bir ara tuvalete kalkmak istedim ama başım nasıl dönüyor.. 5 metre otedeki yere gidemedim mecburen yattım yine.. Ertesi sabah kaburga ve kuyruk sokumundaki kemiklerimin agrısı artmış, baş dönmesi de hala devam ediyordu. O günü evde dinlenerek gecirdim. Bir sonraki güne yine baş dönmesi devam edince yine heyecanlandık, bir doktor tanıdığımız bize MR çektirmemizi tavsiye etti. IZEMAR diye bir yere gittik, kabaca 1 saat bekledikten sonra beni iceri aldılar.. KASK TAKMADAN BISIKLETE BINMEYIN ! Eğer bisiklete binmeden Kask takmış olsaydım bu süre zarfında adam çoktan kapısını kapatmış olacaktı ve de sorun olmayacaktı :) Lütfen geçmiş olsun, verilmiş sadakan varmış mesajı yazmayın aşağıya, iyi dileklerinizi için şimdiden tesekkur ederim. Yapabileceginiz en iyi şey once kendinizi sonra çevrenizi bu konuda uyarmanız..KASK TAKMADAN BISIKLETE BINMEYIN !

13 Mart 2017 Pazartesi

2-6 Mart 2017 (Tekirova SUNDANCE CAMP)

Yine aylar öncesinden ucuz bir Pegasus bileti görüp yol hayalleri kurmakla başladı herşey.. Antalya'ya gitmeden evvel aklımızda gidebileceğimiz 3 yer vardı aslında : SUNDANCE CAMP , Emre Ertegün'ün kitabında okudugumuz Ayşe Dirikman'ın evi FLORA ve son olarak sokak sanatçılarının, jonglörlerin ve hokkabazların mekanı TADAH (http://tadah.eu/). Devrim FLORA'da kalamayacağımızı misafir kabul eden bir yer olmadığını söyledi ben de emin olup arayamadım, TADAH ı aradım ama onlar da İstanbul'a gidiyorlarmış o haftasonu kapalı olacaklardı, biz de SUNDANCE CAMP a gittik. Antalya havalimanından bir araç kiraladık NISSAN QASHQAI bebek koltugu da koydular (günlük 15 Tl), arabanın üstü cammış arkada Devrim ve Gezi keyfini çıkardılar yol boyunca. Son gece eşyalarımızı hazırladık, öyle yattık. Antalya havalimanına mesafemiz 70-80 km, sabah erken çıkalım neme lazım lastik patlar falan dedim. Nitekim sabah 7 de kalktık, kahvaltımızı ettik tam eşyaları yüklüyoruz baktım sağ arka tekerleğimiz patlamış ve uçağımız 9.30 da, dedim kaldık burada..sabahın 7si etrafta in cin top oynuyor. Tekerlek te inik falan değil, bildiğin jant üzerinde gideceğiz en yakın benzinciye gidebilsek ve orada bir tekerlek tamircisi varsa !! Mekanın gece bekçisi pek yardım edecek gibi durmadı ama saat 7.30 da oranın bakım onarım işlerini yapan bir abi gelecekmiş o yardım eder dedi. Elinde fırından aldığı ekmeklerle geldi kurtarıcı meleğimiz.. Durumu anlattık, adam ile hemen değiştirme işine giriştik. Neyse krikoyu tak arabayı yükselt bijonları sök stepneyi tak saat 8 oldu, adama çok teşekkür edip incir kayısı yollarım falan diye düşündüm Devrim para vermemi söyledi ben de çıkarıp 50 TL verdim. Stepne üzerinde uyarı var 70-80 km yi aşma diye, deli misin 120 ile gitmezsem uçağı kesin kaçıracağız. Saat 8 de yola çıkabildik kan ter içinde. Arabanın bilgisayarı sürekli uyarı yapıyor, sağ arka da düşük basınç var hız yapma diye, nasıl dinlerim seni kardeşim uçak kaçıyor..Daha depoyu doldurmam lazım, kiralık aracı teslim edeceğim, çantaları gişeye bırakacağız, imkan yok yetişemeyeceğiz. Havalimanına vardık, saat 9.05 Devrim gişeye koştu bebekle, ben de arabayı teslim ettim eksik benzinli ve tekerleği patlak.