1 Nisan 2013 Pazartesi

İspanya (22-28 Mart)

Valencia'da birkaç tane gitar fabrikası olduğunu biliyordum, acaba oradan ucuza yeni güzel bir klasik gitar denk getirebilir miyim diye hep aklımda dolaşıyor idi, THY nin bir kampanyasını denk getirip 129 EURO'ya biletlerimizi aldık Devrim ile. Globalizasyonun dik alasi ile karşılaştık İstanbul-Valencia uçuşunda, Mersinde bir asker ile birlikte olan bir Valenciali kiz ile yanyana oturduk. Adam askeriyedeki isini birakamadigindan kiz ayda bir Mersin'e gidip geliyormuş. Kızın ailesi Valencia'ya yakın Cullera diye bir sayfiye yerinde restoran isletiyormuş o da Mersin'e taşınıp bir İspanyol lokantasi acmayi dusunuyormuş. Kız birkaç yıl evvel İstanbul'a tatile gittiğinde çocukla tanışmışlar, hangi dilde konuşuyorsunuz dedim Spanglish dedi. Cep telefonundaki resimlerden en son yapmayı denediği künefe'yi gösterdi. Hay bin globalizasyon deyip uçaktan indim. Valencia'da SERVAS üyesi Elena ve Antonio bizi misafir olarak kabul ettiler, şehir merkezine 15 dakika yürüyüş mesafesindeki evine ulaşmak için havalimanindan 3 ya da 5 numarali metroya binmemiz gerekiyor. Jesus duraginda iniyoruz evi bulmaya calisirken sans eseri Elena bizi yolda taniyor ve de eve goturuyor. Evde binbir cesit maske, kukla, muzik aletleri. Ogretmen olduklarindan her sene 2 ay yaz tatilleri oldugundan rahat rahat gezmisler. Elena gittigi yerlerde sivil toplum kuruluslarinda gonullu olarak calisiyormus. Bize bir yemek hazırladılar, sohbet ettik sonra kendimizi Valencia sokaklarina çıkardık. Portakal cicegi kokuyor heryer. Genis geniş bulvarlar, 4-5 seritli yollardan geçiyoruz sehir merkezine giderken. Her kose basinda da bir manav. Ertesi sabah Sabah kahvaltisini evde yapiyoruz Elena ile birlikte. Keci peyniri (Elena bunu seviyor) ve de koyun peyniri ( bu benim damak tadima daha uygun) domates zeytinyagi ve de cevizli ekmek yaninda da taze sıkılmıs portakal suyu. Gittiğimiz memleketlerdeki pazarları gezmeyi pek seviyoruz o yuzden Mercato central'e doğru yollandık, bildigimiz sebze-meyve hali, tabi dev gibi ve kapali bir alan. Öğleyin CAFE PILARES'te yemek yedik, masalar hep dolu idi isviçreli orta yaşlı bir çiftle aynı masaya sıkışıverdik, adam kayak hocasıymış. Akşam Elena ve Antonio bizi BODEGUILLA DEL GATO diye bir restorana götürdüler şehir merkezinde, yer bulacağımızdan şüphe ederekten yürümeye koyulduk. Şansımıza rezerve masalardan birini bize verdiler (sahipleri heralde geç kalmıştı). Bu yemekleri ısmarladılar : SALMOREJO (soğuk çorba üstüne haslanmış yumurta), ESGARRAET (valencia'ya özgüymüş biberli balıklı), SEPIA ENCEBOLLADA (güveçte kalamar gibi), PUERROS EN VINEGRETA (pırasa yemeği), BRAVAS (harika bir fırında patates sarımsak soslu). Şarap olarak ta MATARROMERA CRIANZA içtik bir şişe, herşey çok leziz idi. 65 EURO hesap geldi 4 kişi için, fazla bahşiş bırakmaya gerek yok dedi Elena iyi kazanıyorlamış. Pazar günü Devrim ben yola çıkmak istiyorum artık diye depreşti, araba kiraladık 1200 km yol gittik, bir tek kez bile korna çalan olmadı. Böyle medeniyetin ve toleransın önünde şapka çıkartırım. (İzmir'e döndüğüm ilk günü tatsız bir olayla karşılaştım sabah işe gelirken, bir kamyon ve araba gözümün önünde birbirlerini sıkıştırdılar, arabadaki hışımla kamyonun şöför mahaline tırmandı, kamyon şöförü demir bir sopa çıkardı adam içeri girmesin ve de saldırmasın diye). İspanya'da yollar çok düzgün, işaretlemeler de hiç fena değil. Çok zorlanmadan yolumuzu bulduk. TOLEDO'ya giderken ilk durak ALARCON diye bir köyde durduk (Elena ve Antonio'nun önerisi üzerine). Lonely Planet'ta Alarcon'da La Cabana de Alarcon diye bir restoranı öneriyordu. Bizi bir sürpriz bekliyordu bu şık restoranda. Saat 5 sularıydı mutfakları kapanmıştı ya da kapanmak üzereydi (sanırım akşam 8 de tekrar açacaktı). Restoranın arkasına doğru ilerledik ki göndere çekilmiş İspanyol ve de Türk bayrağı dalgalanıyor bahçesinde. Dedik bu ne ? Sahibi Türkiye aşığı çıktı, her yıl İstanbul'da özel bir takı koleksiyonu yaptırtıyormuş sonra da alıp İspanya'nın turistik yerlerinde satıyormuş. Türkler şöyle zeki şöyle çalışkan diye yere göğe sığdıramadı. Aç kalmayalım diye 2 tane jambonlu sandviç,bir salata bir de şarap verdi, yedik içtik fazla bir para da tutmadı.